Tweet |
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan himayelerinde Antarktika’ya düzenlenen bilim seferleri meyvelerini vermeye başladı. Hitit Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi İbrahim Bilici yürütücülüğünde, Hitit Üniversitesinden Doç. Dr. Erol Alver ve İstanbul Teknik Üniversitesinden Dr. Öğr. Üyesi Burak Karacık, Antarktika’daki ağır metal kirliliğini tespit etmek amacıyla çalışma başlattı. Antarktika’dan getirilen ve özel olarak muhafaza edilen deniz salyonguzu, toprak ve deniz suyu numuneleri Hitit Üniversitesi Bilimsel Teknik Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde (HÜBTÜAM) analizleri yapıldı. Yapılan testler sonucunda, fitoplakton adı verilen mikroskobik deniz canlıların da bulunduğu Antarktika da, geçmiş yıllarla kıyaslandığında deniz kirliliğinde değişim olduğu tespit edildi. Hitit Üniversitesi tarafından yürütülen bu proje ilerleyen yıllarda bu alanda yapılacak çalışmalarda veri tabanı oluşturacak.
"ANTARKTİKA’DAKİ BAZI AĞIR METALLERDE KİRLİLİĞİN ARTTIĞINI TESPİT ETTİK"
Proje hakkında bilgi veren HÜBTÜAM Müdür Yardımcısı ve Kimya Mühendisliği Bölümü Doç. Dr. İbrahim Bilici, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan himayelerinde son 3 yıldır Kutup Araştırma Merkezi’nde kutuplarda üs kurulması için çalışmalar yapıldığını ve bölgeye giden bilim insanları tarafından çeşitli çalışmalar yapıldığını söyledi. Hitit Üniversitesi olarak kıtadaki denizlerde kirliliği tespit etmek amacıyla çalışma başlattıklarını dile getiren Dr. Öğretim Üyesi İbrahim Bilici, bu kapsamda Antarktika’ya düzenlenen 3. Bilim Seferi’nde bölgeden getirilen numuneler üzerinde çalışma yaptıklarını açıkladı.
Hitit Üniversitesi Bilimsel Teknik Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde Antarktika’ya özel ’nacella concinna’ adı verilen deniz salyangozunu incelediklerini anlatan Doç. Dr. Bilici, “Bu kapsamda ağır metaller dahil olmak buradaki deniz kirliliğini incelemek amacıyla bir çalışma yaptık. Oradan getirilen toprak, deniz suyu ve aynı zamanda oraya has olan endemik bir tür olan deniz salyangozu üzerinde ağır metal incelemelerini gerçekleştirdik. Bu incelemeler yaklaşık 30-40 yıl önce başlamış incelemelerdi. Zaman zaman bu şekilde yapılan çalışmalarla kendine has bir florası ve faunası olan Antarktika’daki kirliliğin ne kadar arttığını, hangi sonuçlar doğurduğunu daha önce yapılmayan bazı çalışma ve elementleri de buna dahil ederek bundan belki 20, belki 40 yıl sonra yapılacak çalışmalar için veri tabanı oluşturmaya çalıştık. Çalışmalar sonucunda Antarktika’daki bazı ağır metallerde kirliliğin arttığını tespit ettik. Bunların 20 ya da 30 yıl önceki karşılaştırmalarını yaptık. Bazı metallerde ise kirlilikte azalma gördük. Şu an bunun üzerindeki değerlendirmelerimiz devam ediyor” dedi.
“DÜNYADAKİ KİRLİLİĞİ BURADAN GÖZLEMLEYEBİLİYORUZ”
Antarktika’dan getirilen örnekler sayesinde dünyanın diğer kıtalarındaki kirliliği de gözlemleme şansına sahip olduklarını anlatan Doç. Dr. Bilici, “Antarktika kendi atık yönetiminin olduğu dünyanın hiçbir yerinde olmayan bazı enteresan yasakların olduğu bir kıta. Dünyanın diğer kısımlarından izole edilmiş bir kıta. Sanayileşmeye izin verilmeyen bir bölge. Dolayısıyla bu kıta üzerinde katı atık yakamıyorsunuz ya da herhangi bir çöpü dışarı atamıyorsunuz. Bunları muhakkak saklamanız lazım. Dolayısıyla dünyanın diğer tarafında olan her türlü kirlilik her türlü atıkları büyük okyanus akıntıları sayesinde izleyebiliyoruz. Yaptığımız bu çalışma Antarktika’da olmayan doğası gereği olmaması gereken bu materyallerin bazen Çin’den bazen Amerika kıtasından belki dünyanın diğer kıtalarından Antarktika’yı nasıl etkilediğini çok güzel bir göstergesi. Hem sedimanlar hem de denizlerimizde yaşayan deniz kabukluluları bunu gösteriyor. Bu deniz canlıları ağır metal dediğimiz elementlerle besleniyor ve bu elementleri adeta vücudunda depo ediyor. Biz buradan dünyanın diğer taraflarında olan kirliliği çok rahat bir şekilde gözlemlebiliyoruz. Yaptığımız çalışmanın asıl amacı da buydu” ifadelerini kullandı.
“KİRLİLİĞİN KAYNAĞI SANAYİLEŞME”
Denizlerdeki kirliliğin en büyük etkenlerinin başında sanayileşme geldiğini anlatan Doç. Dr. İbrahim Bilici, “Bu atıkların kaynağı endüstrileşme ve sanayileşme. Eğer sanayi atıkları düzgün bertaraf yöntemiyle, kimyasal arıtmaları düzgün yapılmadığı müddetçe bu atıklar zamanla nehirlere, nehirlerden okyanuslara, okyanuslardan da sürünerek ve akıntılarla da Antarktika’ya kadar ulaşıyor. Ve bu canlılar suda beslendiklerinde kendilerine ait olan özel belgelerinde sadece ağır metalleri vücutlarında depolayabiliyor. Aynı şekilde bu depolanma benzer kayaçlardan da gelebiliyor. Bazen oradaki toprak yapısından da geliyor. Ama biz hem kayaçlardan, hem sulardan hem de denizin içerisindeki topraklardan almış olduğumuz örneklerle bu kirliliğin yıllar yılı ne kadar geliştiğini arttığını ya da azaldığını rahat takip ediyoruz. Eğer yasaklar, belirli sınırlamalar olduğu müddetçe bunun azalacağını düşünüyoruz. Bazı materyallerdeki azalmayı da buna bağlıyoruz. Düzgün bir atık yönetimi, düzgün bir bertaraf yönetimi yapıldığı taktirde de bu atıkların Antarktika’da gözlemlenmemesini ümit ediyoruz” şeklinde konuştu.
NUMUNELER ÖZEL OLARAK MUHAFAZA EDİLİYOR
Antarktika’dan getirilen numuneler Hitit Üniversitesi Bilimsel Teknik Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde özel olarak muhafaza ediliyor. Antarktika’dan getirilen örneklerin daha önceden planlaması yapılan bölgelerden toplandığını kaydeden Bilici, “Çünkü karşılaştırma yapabilmemiz için yaklaşık 20-30 yıl önce numune alınan yerlerden numune almamız gerekiyordu. Bu bölgelere 200-300 metre yakından numuneler alındı. Özel soğuk bir zincirle uçakta özel kutularda getirilerek eksi 80 derecede saklandı. Daha sonra bunların içerisindeki sular özel bir yöntemle liyofilize ederek buharlaştırıldı. Doku yapısı korunarak analize hazır hale getirildi. Bu canlıların kas dokusu ve sindirim sistemleri var. Bunlar ayrı ayrı ayrıştırılarak teker teker incelemeye tabi tutuldu. 6 farklı noktadan 6 farklı numune alındı. Hem sıvı hem çamur hem de deniz salyangozlarından toplanarak getirildi” diye konuştu.
“SUDA YAŞAYAN KÜÇÜK DENİZ CANLILARINA RASTLANDI”
Antarktika’dan getirilen deniz suyu analizi hakkında da açıklama da bulunan Bilici, “Avrupa Birliği direktiflerine göre bir suyun kalitesi belirlenirken sadece fiziksel yada kimyasal özellikleri değil aynı zamanda biyolojik aktivitelerine biyolojik özelliklerine de bakılması gerektiği söylenmekte. Yaptığımız ön çalışmalarda Antarktika’dan getirdiğimiz deniz sularının içerisinde fitoplaktonlar dediğimiz ölmüş yada hala çok küçük yaşayan deniz canlıları da tespit ettik. Bunlarla ilgili de önümüzdeki günlerde projemiz olacak. Sadece fiziksel ya da kimyasal değil aynı zamanda bu fitaplatonların biyolojik kirliliklerini de inceleme fırsatımız olacak. Onları da HÜBTÜAM’da gerçekleştirmeyi planlıyoruz” dedi.
(Muhammed Muttalip Yalçın - Bülent Özkaleli/İHA)